Müzik Nedir
Müzik seslerle üretilen bir sanattır,müziği üretenlerde müzisyenlerdir. İnsanlar yaşadıkları toplumlarda ve alanlarda seslerle etkileşim içerisinde bulunurlar ve yaşadıkları olaylar gerek sosyal gerekse piskolojik açıdan insanlar üzerinde kişilikler oluşturur.Bu kişilikler ile bireylerin algıları yan yana geldiği zaman bir yaşam tarzı oluşmaktadır.Bireyler algılarını,kişiliklerini,düşüncelerini ve tarzlarını birleştirerek sesler yardımıyla kendilerini ifade edecekleri müzikler yaratırlar.Bu kişiler müzisyenlerdir.Müzisyenler genellikle algıları ve refleksleri gelişmiş insanlardır. Yarattıkları yapıtlarla bir olguyu veya bir düşünceyi ortaya koymak isterler.Müzisyen insanların maneviyatları güçlüdür,onların kendilerinin yarattıkları hayatları,anlayışları vardır.İnsanların sesleri kullanarak ifade ettikleri bu olguya müzikal anlatım denir.İnsanların kullandıkları bu ifadeler sonuç olarak bir lisandır ve haklı olarak bu lisanında kuralları ve uslubu vardır.Belirli kuralların dışına çıkılarak yapılan düzensiz seslendirmelere müzik diyemeyiz.Müziksel anlatımın bir düzeni vardır. İlkokulda okumayı yazmayı öğrenirken nasıl bazı kuralları çiğnememeyi öğrendiysek, müzikte de ana kuralları çiğneyrek müzik yapmamız mümkün olmaz. Aksi taktirde kullandığımız kelimeler yeryer yetersiz kalıp,kuracağımız cümleleri anlamsızlaştırır.Yukaradı anlattığımıza bakılarak müziğin edebiyat gibi bir sanat olduğunu düşünmeyin,müzik genel olarak bir duyguyu ifade eder,bu duygular sevinç,hüzün veya tutku vb. gibi duygulardır.Geriye kalan tüm anlamlar her insanın kendi algısına göre değişir,sizi çok hüzünlendiren bir eser belki bir başka kişiyi aynı oranda hüzünlendirmediği gibi tutku içerisine sürükleyebilir.Müzik evrensel dir.Gerçek müzisyenler müziklerin herhangi bir mekana,ülkeye veya kıtaya ait olmadığını bilirler.Müzik herkesindir,sizin,bizim ve toplumlarındır.
Müziğin ana maddesi ses olduğu için soyut bir olgudur.Bu yüzden müziğin hayalgücü sınırsızdır.En önemlisi müzik ruhumuza hitap eder,ruhumuzu besler bakış açımızı etkiler.Müzikler enstrüman müzikleri ve sözlü müzik olarak iki ana grupta toplanır.Sözlü müzikte ağırlık müziğin duygusal desteği ile birlikte sözler üzerine inşa edilir,enstrümantal müzikte ise sadece enstrümanların yarattığı müziğin etkisi söz konusudur,bu tür müziklerin algısı ve takibi daha güçtür.
Eserlerin Oluşumu;
Bir eserin oluşması için gerekli olanlar,müziği yapacak olan insan (müzisyen), seslerin oluşumu,bu seslerin düzenlenip anlamlandırılması ve müzisyenin yaratıcılığıdır.Bunlar bir arada olduğu zaman beste oluşur.Müzik ilk çağlardan beri var olan bir sanat olmasına rağmen,müziğin gelişimine açılan kapıları Bach (1685-1750) açmıştır.Bach Alman,İtalyan ve Fransız sitillerini kullanarak birçok eser meydana getirmiştir ve müzik tarihinde dönüm noktası yaratan kontrpuan tekniğini icat etmiştir.Mozart ise Bach'tan sonra bilinçli bir şekilde tüm stilleri birleştirerek müziğe yeni bir soluk kazandırmıştır.
Her bestecinin bir stili vardır,bu stilleri eserlerinin tanınmasında ve eserin karakterini ortaya koymasında büyük rol oynar.Bunlara ilaveten her müzik dönemininde bir stili vardır,buda bize bir sonraki bestecinin bir önceki besteciden etkilenebildiğinin açık ispatıdır.
Bireyler ve Müzik;
Müzik yaşamın her aşamasında insanların yanındadır,anne karnında işittiğimiz, annemizin kalp atışları ile ritmimizi kazanırız.Küçük yaşlarda televizyonda müzik duyunca heyecanlanırız,okulda törenlerimizde,bandodaki görevimizde hep müzik vardır.Okulda tenefüse çıkmak için bile o zilin sesini heyecenla bekleriz.Cep telefonlarımıza sayısız müzik kayıt ederiz.Bu örneklerin hepsini yazmak istersem bu sayfalar dolup taşar.Bazı çevrelerde müzik ile içiçe büyüyen çocuklarda müzik kabiliyeti çok erken yaşta büyük bir hızla yükselir.İnsanların çocukluğunda mevcut öğrenme kabiliyetleri bir yetişkinden çok daha fazladır.Müzikle içiçe büyüyen çocuklar kısa sürede tempoları ve müziğin dilini kavrarlar ve genç yaşlarda çok başarılı müzisyenler olurlar.Bunun temelinde seslerle anlaşma ve onları düzenleyebilme vardır.Örneğin İspanyol bir ailenin çocuğu olan Flamenco gitaristi Paco de Lucia çocuk yaşta ailesinden bu sanatı öğrenir,gelenekleri ve yaşadığı bölge onu bu sanatta tüm dünyada hiçbir insanın ulaşamayacağı bir ustalığa götürmüştür.Çünkü bu sanat onun doğup büyüdüğü topraklarda kök salmıştır.
Müzik yeri geldiğinde insanı düşündürür,hüzünlendirir veya eğlendirir.Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür,bunu müzik türlerinin çeşitliliğine borçluyuz.Örneğin düğünlerde halay çekilir,herkez birbiri ile el ele tutuşup,dans eder. Müzik toplumları dayanışmaya sürükler.Müzik = Kültür dür.Müzik insanların yozlaşmamasını, değerlerini yitirmemesini,geçmiş ile gelecek arasındaki köprülerin kurulmasını sağlar.Günümüzde müzik aynı zamanda bir sektör olmuştur ve milyonlarca insan bu sektörden geçim elde etmektedir.Tüketilen müzikler,arşivlenen müzikler bu ticareti hep daha etkin kılmıştır.Ünlü solist Freddie Mercury şöyle demiştir "Müziklerimi insanları mutlu etmek için yapıyorum,dinledikten sonra kaldırıp çöpe atsınlar ve yorulmasınlar diye" Bana sorarsanız çok mütevazi bir yaklaşım.Onun müziklerini arşivimden asla çıkaramam.İki tür müzisyen vardır,amatör ve profesyonel.Amatör müzisyenler müziğe olan sevgilerinden dolayı müzikle ilgilenirler,profesyoneller ise müzikten geçim sağlayan insanlardır.Bu arada profesyoneller müziği sevmeden yaparlar demek istemiyorum.Ama bir gerçeklik payı vardır ki,istediğniz müziği yaparak hayatınızı kazanmak her zaman kolay olmaz.
Besteyi oluşturduktan sonra yapmamız gereken şey,onu yazılı bir hale getirmektir,bunu yapmazsak müziğimiz kısa zamanda unutulup yok olabilir.Bu nedenle müziği notaya dökmek her zaman yapılması gereken bir harekettir.Bunu yaptıktan sonra bu sanatı paylaşmak için dinleyiciye ihtiyaç duyarız,çünkü yapıtımızın insanlar ile buluşması ve duyguların paylaşılması gerekmektedir.
Her zaman eseri oluşturan kişi eseri seslendirmez,sadece bunu yapan müzisyenlere yorumcu denir.Yorumcular bestelenen eserlere kendi yetenelerinin verdiği ışıltıları saçarlar.işte o zaman eser gerçek değerine kavuşur.Tabii burada dinleyicileri unutmamak gerekir,onlar çok önemlidir, dinleyicisi olmayan bir eserin hakkında yorum bile oluşamaz.Bu nedenle besteci,yorumcu ve dinleyici ayrı ayrı önemleri olan olgulardır.
Ses sanatının gelişiminde önemle üzerinde durulması gereken üç önemli dönüm noktası vardır;
1. Müzik Yazısının kullanılması (Antik Yunan Çağında)
2. Nota Basımı (15. Yüzyılda)
3. Ses Kaydı (19.Yüzyıl sonu / 20.Yüzyıl başında)
Bu gelişmeler,müzik yazısının kullanımı ile melodik ve ritmik hareketlerin kağıt üzerine aktarılarak unutumamasına,nota basımı ile eserlerin ortak dil kullanılarak yazıya dökülmesine,her icracı tarafından kolayca anlaşılabilir hale gelmesine ve ölümsüzleşmesine,ses kayıdının icadı ile eserin toplumlara ulaşarak sevilerek dinlenmesine ve saklanmasına imkan vermiştir.