Rap Müzik Hastasıyım...:')
Türkiye'de Rap - Türkçe Rap
Cartel’le başlayıp Barikat’la devam eden Türk hip-hop’ı çoğunlukla politik olmaktan uzak. Hip-hop müziğin öyle sihirli bir hamuru var ki, doğup büyüdüğü topraklardan azade bir biçimde her coğrafyaya ve kültüre nüfuz edebiliyor; sokak kültürü oluşunun özellikleri sayesinde kolaylıkla ezilen hırpalanan ve dışlanan kesimlerin silahı haline gelebiliyor. Örneğin hip-hop’ın anavatanına mesafe olarak çok uzakta olmayan, ama kültür olarak uçurum bulunan Havana’nın doğu kıyısında, Fidel Castro’nun Küba devrimine adadığı bir mahalle var; adı Alamar. Sokak aralarında çocukların basketbol oynadığı, akan çatıların altında sıcak dostlukların yaşandığı yaklaşık 100 bin nüfusuyla bu mahalle, Küba’nın Broxu olmaya aday. Soğukluğu yüzünden Sibirya diye isimlendirildiği bölgenin bir özelliği de, şehrin karmaşasından uzakta, Miami’den gelen radyo ve televizyon dalgalarını çekebiliyor olması. 1990’ların başında Alamar gençleri, Amerikanın bütün dünyaya şırınga ettiği kültürle bu radyo dalgaları aracılığıyla tanıştı.
Hip-hop dünyanın her yerinde kendine aştığı küçük yaşam alanından sıyrılarak, kısa süre içinde İngiltere’den Kıta Avrupasına, hatta diğer kıtaların belli başlı ülkelerine yayılarak çok popüler bir müzik haline geldi. Hip-hop kültürünün özünü, yöneten beyaz adama karşı oluşturduğu beğeniler bütününden oluşturmuştu; şimdi bütün dünyada bu öz değerini yitirdi. Amerikada ve diğer coğrafyalarda içi boşaltılarak yükseldi hip-hop, yani pop’laştı. Başkaldıran siyah, yerini kazandığı kirli para ile dünyanın kıçına tekmeyi atan, silah, uyuşturucu, kadın ve araba meraklısı dejenere tüketiciye bıraktı. Bu bir rastlantı değildi; toplumsal eşitsizliğin bulunduğu her yerde rahatça besleniyordu bu müzik, fakat dünyanın her yerindeki hip-hop’çılar için ciddi bir bilinç problemi vardı. Bizde her şey Cartel’le başlamadı; Public Enemy ile de başlamadı. Bugün Türkiye’de hip-hop yapanlar için meselenin kaynağını, üç kuşak önce Almanya’ya ucuz ücretli iş gücü amacıyla göç ettirilen emekçi aileler oluşturdu. Sadece uluslar hip-hop arenada yükselen ilk Türkçe sesin adı Cartel’di. Boyalı basın ve bulvar gazeteleri Cartel’in Türklüğü ve çok satması dışındaki konularla ilgilenmedi uzun süre. Sadece bunlardan iş çıkar mı? Diye potansiyelini sorguladı. Uzaktan ve sessizce. Arada bir Ataköydeki kay-kay pistleri ya da Harbiyede bir bankanın önünde akşam saatlerinde toplanan hip-hopç’ı gençler, kentin kalabalığından ve caddenin egzoz kokularından etkilenmeden breakdance’ların keyfini çıkarırken küçük haberlerin malzemesi oluyordu. Ta ki ‘Türkçe hip-hop’ın önü açılmaya başladı, Önümüzdeki yollarda bu isimler bir yerlere gelecek gibi umutlar veriyor gibi söylentiler çıktı, yada her gördüğü potansiyel ışığa balıklama atlayan pop’çularımızın albümlerinde birer ikişer hip-hop parçalar görülmeye başlandı, o zaman tam sayfa renkli haber ve konular çıkmaya başladı gazetelerde.
Şayet Türkiye’de bir underground kültürü olarak hip-hop’tan söz edilecekse ne yazık ki bunun çok az örnekleri olduğu söylenmeli. Öncelikle müzik ve politikayı birbirine karıştırmadıklarını ifade eden, dolayısıyla muhafazakar görüşlü olan ve rap’te ortalamayı yansıtan tüm kesimleri bu kategorinin yakınından bile geçirmemekte fayda var. Altı yıldır elektrik idaresinde çalışan ve Vatan adlı eski parçasındaki milliyetçi anlamlardan dolayı hata yaptığını düşünen Ceza, işçi sınıfından gelen yetenekli bir hip-hopç’ı. Irkçılığa karşı olduğunu söyleyen, arabesk, pop ve televole kültürünün yozlaştırdığı insan profiline karşı nefret’ini dile getiren Ceza’nın rap yeteneği batıdaki iyi örneklerinden hiç de aşağı kalacak cinsten değil. Hip-hop’ı bir yaşam felsefesi haline getiren ve kendini bu yolla anlatan Maho B.’nin şarkıları, genelde protest olmasına rağmen, psikolojik etkileri daha belirgin. Kendisinin de ait olduğu bir kesimi yani ezilen, itilen insanı anlatıyor, bir rap misyoneri gibi görüyor kendini. Barikat ise bu konudaki en özgün isimlerden biri; daha önceleri Bursa’da toplumsal sorunlara değinen Güneşin Çocukları adlı çevreci grup, daha politik konulara parmak basmaya doğru çevrilince, Barikat adını aldı. Hip-hop’ın sisteme karşı duran özüne sahip çıktığından, kendilerine Anadolu’daki muhafazakar yapıyı kırmaya çalışan batılılaşma hareketinin öncüleri olan Jontürk hareketinin adını uygun gördüler. Bir tür Anadolu hip-hop’ı icra ederek, müziklerine akılcılık ve aydınlanma fikrini taşıyorlar. Barikat’ı diğerlerinden ayıran en önemli nokta ise, açık politik kimlikleri ki, bu diğer underground hip-hop ekiplerinin en büyük eksikliği. Underground oluştaki zincirin en önemli halkası, bugün sadece Barikat’ta var ve bu da onları diğerlerinden bir adım öne çıkarıyor. Ekonomik kriz ortamında hip-hop’ın yükselişi tesadüf değildi, ama bedelini unutmamakta fayda var. Bu bedel hiç de cuzi bir şey değil; evcilleştirilmiş ve piyasanın hizmetine sunulmuş hip-hop’ın son örneği bugünlerde TV’de sık sık izlediğimiz telefon kartı reklamı. Türkiye”de hip-hop önemli bir yol ayrımında; ya köklerine ve asıl kimliğine sahip çıkacak yada kendinden taviz vererek piyasada yerini alacak, yani pop’çuların ve büyük şirketlerin elinde, tıpkı reklam filmindeki gibi maymun olacak. Bunlardan ikincisinin olmaması için yukarıda adı geçen hip-hop kahramanlarına çok iş düşüyor. Bunun için de, mutlak suretle herşeyi kullanan gerici kurumlardan, kendini dergi veya gazete köşelerinde onların temsilcisi gibi gören ve bunun üzerinden yükselmek isteyen pazarlamacılardan uzak durmalı. Yoksa hip-hop adına bir sürü şaklabanın, televolelerde görülmesi, hatta bu ülkenin müziğinde en büyük yozlaşmayı temsil eden Rumeli Hisarı / Yıldızlı Gecelerde sahne alması işten bile değil.
Türk kökenli ilk rap yapan isimler genel itibariyle Türkiye dışında yaşayan isimlerdir. Başta Avrupa'da en çok Türk'ü barındıran Almanya gelir. Almanya'dan: Karakan, Cinai Şebeke, Erci-E, DJ Dark Prince ve bunların yanında mazileri daha eskilere dayanan Sirhot, Sagopa Kajmer, Barikat, Jöntürk, Ceza, Maho-B, Rapor 2, Ondaon, Sultana, Umut Ertek, Buldozer gibi rap gruplarıdır. Türkçe sözlü rap başlamadan önce bu isimlerden rap müzikle uğraşanlar İngilizce, Almanca gibi diğer dillerde rap müzik yapıyorlardı.
1995 yılında Almanya'dan Karakan, Cinai Şebeke ve Erci-E tarafından oluşturulan Cartel Türkçe sözlü rap müzik yaparak bir ilki gerçekleştirdi. İlk günlerde dinleyenleri inanılmaz bir hayret sarıyordu. Cartel'e olan bu ilgi albüm satışlarına ve konsere gelen kişi sayılarına da yansıdı. Ahmet San'ın menajerliğinde Türkiye'nin her yerinde konserler verildi. Ancak bu olumlu hava uzun süre devam etmedi. Bir süre sonra grup elemanları arasında anlaşmazlık çıktı ve grup dağıldı. Daha sonra tekrar birleşme çabaları oldu, beraber bir şarkı daha yaptılar ama olumlu bir sonuç alınamadı.
Cartel'in başlattığı Türkçe rap gençler arasında oldukça büyük bir etki uyandırdı. Öyleki rap yapmaya çalışan ilk gençler Almanya'da yaşayan gurbetçi Türkler'in bozuk şivesini bir stil sanmış ve o stilde rap yapmaya çalışmışlardır. Cartel'in etkisiyle yabancı dilde rap yapan isimler de Türkçe rap yapmaya başladılar. Cartel'den sonra #sabotaj# Karakan grubu da kendi albümlerini çıkardılar.Esemdi Haffar Sirhot, Sagopa Kajmer, Ceza ile mic check sinsilesi devam etti. Şu an Türkiye'de yüzlerce Türkçe rap yapan şarkıcı ve grup bulunmaktadır.Solo Mcler ise Sagopa Kajmer,Ceza, Mozole Mirach, Sitem Depresif,Kolera,Raffine,Fuchs,Sahtiyan, Fuat Ergin. Bir zamanlar rock müziğin geçtiği yollardan rap müzik de geçmektedir.
Cartel'in yakaladığı başarı sonrasında plak şirketleri yeni rap müzisyenlerinin peşine düşmüşlerdi. Ancak henüz yeni yeni yetişen gençler arasından, rap dünyasında "Wack Mc" denilen amatör rap müzisyenlerini bulabilmişlerdi. Bu müzisyenlere albüm çıkartan şirketler için sonuç oldukça vahimdi. Cartel yakaladığı başarıda bir ilktir. Birkaç plak şirketi aynı sonuçla karşılaşınca rap müzisyenleri için artık şirket bulmak oldukça zor olmuştur.
Durum böyle olunca rap müzisyenlerini kendilerini internet dünyasına atmışlardı. Günümüzdede halen rap müzisyenlerinin kendilerini kanıtlayabileceği izleyici kitlesine ulaşabileceği en iyi ortam internettir. Örnek olarak günümüzde en iyilerden kabul edilen Sabotaj, Sagopa Kajmer ve Ceza gibi isimler internetten kendilerini tanıtıyorlardı. İnternet’teki rap severler kendilerine ayrı bir dünya kurmuşlardı. Hiçbir basın organında yeralmadan veya reklam yapılmadan konserler düzenliyorlar, albümler çıkarıyorlardı. Bu işi yapmakta hiç zorlanmamışlardır çünkü rap müzik dinleyicileri, nasıl olursa olsun onlara ulaşmayı başarmışlardır.